Genellikle istismar, kazalar veya travmatik olaylara tanık olmak gibi üzücü deneyimlerden kaynaklanan travma, derin duygusal yaralar bırakabilir. Bu yara izleri, dikkat edilmediği takdirde bireylerin teselliyi maddelerde veya bağımlılık yaratan davranışlarda aramalarına yol açabilmektedir. Travmanın her insanda farklı şekilde ortaya çıktığını, travma ile bağımlılık arasındaki bağlantıyı incelikli hale getirdiğini kabul etmek çok önemlidir.

Araştırmalar, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ile madde kullanım bozukluğu (SUD) arasında önemli bir bağlantı olduğunu ortaya çıkarıyor ve bu koşullar arasındaki karmaşık ilişkinin altını çizmektedir. Çeşitli çalışmalar TSSB’si olan bireylerin diğer zihinsel sağlık bozukluklarının yanı sıra madde bağımlılığı sorunları geliştirme riskinin de yüksek olduğunu ortaya çıkarıyor.

Özellikle Breslau ve meslektaşlarının yaptığı bir çalışma kayda değer bilgiler ortaya çıkardılar. Travmatik deneyimlere maruz kalmanın TSSB semptomlarıyla birleştiğinde madde sorunları riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu buldular. Dahası, bu korelasyon özellikle TSSB ile boğuşan ergenler arasında güçlü görünmektedir. Şaşırtıcı bir şekilde, TSSB tanısı alan genç bireylerin yüzde 59’a varan oranda daha sonra madde bağımlılığı sorunları gelişiyor. İlginç bir şekilde bu bağlantı kızlarda daha da belirgin görünüyor.

Erken travmatik deneyimler birçok bağımlılık gelişme riskini artırabilir. Bu genellikle bireylerin kendi kendine ilaç alma veya düzensiz bir biyolojik stres tepkisinden kaynaklanan ruh hali ile ilişkili semptomları hafifletme girişimlerine atfedilir. Tersine, ergenlikte erken başlangıçlı madde kullanımı veya kötüye kullanımı, plazma kortizol seviyelerini arttırdığından biyolojik stres tepkisini daha da bozabilir. Bu bozulma, TSSB ve eşzamanlı depresif belirtilerin gelişme riskini artırabilir.

Araştırmalar, TSSB’si madde bağımlılığından önce gelen bireylerde travmanın çoğunlukla çocukluktaki istismarla bağlantılı olduğunu göstermiştir. Tersine, madde bağımlılığı TSSB’nin başlangıcından önce olanlar genellikle travmanın izini maddenin temini ve kullanımına kadar uzanır. Bazı uzmanlar bu komorbiditenin, travmaya maruz kalmanın ardından psikopatolojiye karşı genetik olarak aracılık eden ortak bir hassasiyetten kaynaklanabileceğini ileri sürmektedir.

Bağımlılık genellikle çözülmemiş travmanın neden olduğu acıdan kaçma veya uyuşturma girişimiyle başlar. Uyuşturucu veya alkol gibi maddeler geçici bir rahatlama sağlayarak sahte bir kontrol ve mutluluk duygusu sağlar. Ne yazık ki, bu geçici kaçış hızla bağımlılığa dönüşebilir ve travma ve bağımlılık döngüsünü yoğunlaştırabilir. Tedavi edilmeyen travmatik semptomları olan bireyler, duygusal acılarıyla başa çıkmanın bir yolu olarak kendi kendine ilaç tedavisine başvurabilirler. Bu, travmayla ilişkili üzücü anıları ve duyguları uyuşturmak için uyuşturucu veya alkol gibi maddelerin kullanılmasını içerebilir. Ancak bu başa çıkma mekanizması hızla tam teşekküllü bir bağımlılığa dönüşebilir ve acılarını daha da artırabilir.

 

Travma Terapisinin Rolü

Travma terapisi, bireylerin travmanın duygusal yaralarını iyileştirmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış özel bir yaklaşımdır. Danışanların geçmiş deneyimlerini keşfetmeleri, duygularını işlemeleri ve daha sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmeleri için güvenli ve destekleyici bir ortam sağlar.

-Travmatik köklerin ortaya çıkarılması:
Travma terapisi, danışanların madde bağımlılığını körükleyen çözülmemiş sorunları ele alarak, bağımlılıklarının temel nedenlerini tanımlamalarına ve bunlarla yüzleşmelerine yardımcı olur.

-Başa çıkma becerilerinin geliştirilmesi:

Çeşitli terapötik teknikler aracılığıyla bireyler, bağımlılık yaratan davranışların yerini alacak daha sağlıklı başa çıkma mekanizmaları kazanabilirler.

-Benlik saygısını yeniden inşa etmek:

Travma, benlik saygısını ve öz değeri aşındırabilir. Terapi, olumlu bir kişisel imajın yeniden oluşturulmasına yardımcı olur ve duygusal boşluğu doldurmak için dış maddelere olan ihtiyacı azaltır.

-Tetikleyicileri yönetmek:

Travma terapisi, bireyleri nüksetmeye yol açabilecek tetikleyicileri tanıyıp yönetebilecek araçlarla donatır ve iyileşme yolunda kalmalarını sağlar.

-Beyni iyileştirmek:

Travmanın fizyolojik etkisini ele alan terapi, sağlıklı beyin fonksiyonunun yeniden sağlanmasına yardımcı olabilir, bireylerin rasyonel kararlar vermesini ve bağımlılığın cazibesine direnmesini kolaylaştırabilir.

Close
m

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Fusce neque purus, eleifend vel sollicitudin ut.

Instagram

@ My_wedding_day

Follow Us

Solene@qodeinteractive.com